İlk şiiri 1953 yılında Mülkiye dergisinde çıkan Cemal Süreya, şiirle uğraştığı 30 yılı aşkın şiir serüveni içinde, yalnızca üç şiir kitabı yayımlamışt
İlk şiiri 1953 yılında Mülkiye dergisinde çıkan Cemal Süreya, şiirle uğraştığı 30 yılı aşkın şiir serüveni içinde, yalnızca üç şiir kitabı yayımlamıştır. Ama bu şiirler hem kurucuları arasında yer aldığı ikinci Yeni akımının niteliklerini belirlemesi, hem de Türk şiiri içinde özgün bir yer tutması bakımından büyük önem taşırlar. Gerçekten, özgün imgeler kullanarak ve yeni anlatım olanakları deneyerek değişik bir şiir söylemine ulaşan Cemal Süreya, Türk şiirine belirli bir ölçüde yön vermiştir. İmge kullanımında öbür bazı İkinci Yeni ozanları gibi anlamsıza gitmeyen ozana göre şiir, "insanın evren ve dünya içinde, insan ve eşya karşısında kendini ayrı bir denemesidir"; dolayısıyla ilk bakışta somut olmasa bile soyut olarak sezilebilen bir "yaşam karşısında sorumluluk" duygusunu yitirmez. Şiirlerinde, kapalılık, dize yapısında görülür; şiirin bütünüyse, ozandan okura ulaşabilen kendine özgü anlam özelliğini hiç yitirmez.
Cemal Süreya’nın genellikle aşk konusunu işlediği söylenebilir. Bu aşk somut bir aşktır; geniş ölçüde cinselliğe (erotizme) dayanır; platonik aşk söylemini şiirden dışlar. Ama Göçebe (1965) ve Beni Öp Sonra Doğur Beni (1973) adlı kitaplarında, ozan bu genel konunun yanı sıra, yaşamın belirleyici ayrıntılarım da şiirine sokar. İlk kitabı Üvercinka’ da (1958) aşk konulu şiirler çoğunluktadır. Bu şiirlerdeki sevgili görüntüsü, Divan edebiyatındaki gibi "mazmunlar"a (Divan edebiyatında bazı kavramları dolaylı biçimde anlatmak amacıyla kullanılan nükteli ve sanatlı söz) değil imgelere dayanır.’Aşağı yukarı bütün şiirlerinde şiir yapısına yayılan bir lirizm egemendir. O zamanın duyarlığından kaynaklanan bu lirizm, zaman zaman bir zekâ oyunundan doğduğu sanısı uyandırır.
Cemal Süreya’nın şiirlerinde, konuşma diline özgü tümce yapısının bütün özellikleri gözlenir. Bu bakımdan, bazı İkinci Yeni ozanları gibi dilde biçim bozmalarına yönelmez; dolayısıyla en kapalı şiirlerinde bile, okuru şiirden uzaklaştırmaz. Öte yandan, alışılmamış imgelerin yaratılması için kullanılacak sözcüklerin, gerek imgeyi en iyi canlandıracak, gerek bütün şiirlerine egemen olan dilsel müzikselliği sağlayacak sözcüklerden seçilmiş olması, ozanın aynı zamanda da titiz bir dil işçisi olduğunu gösterir. Bu bakımdan, Cemal Süreya’nın şiirinin, gelişigüzel bir duyarlığın ürünü olmaktan çok, duyarlığın ve lirizmin arkasındaki bir zekânın ürünü olduğu söylenebilir. Şiirlerinin yanı sıra, edebiyat üstüne deneme ve eleştirileriyle de tanınan Cemal Süreya, düzyazı tekniğinde de konusunu iyi bilen, Türkçeyi ustalıkla kullanan bir düşünce adamıdır.
İlk şiiri 1953 yılında Mülkiye dergisinde çıkan Cemal Süreya, şiirle uğraştığı 30 yılı aşkın şiir serüveni içinde, yalnızca üç şiir kitabı yayımlamıştır. Ama bu şiirler hem kurucuları arasında yer aldığı ikinci Yeni akımının niteliklerini belirlemesi, hem de Türk şiiri içinde özgün bir yer tutması bakımından büyük önem taşırlar. Gerçekten, özgün imgeler kullanarak ve yeni anlatım olanakları deneyerek değişik bir şiir söylemine ulaşan Cemal Süreya, Türk şiirine belirli bir ölçüde yön vermiştir. İmge kullanımında öbür bazı İkinci Yeni ozanları gibi anlamsıza gitmeyen ozana göre şiir, "insanın evren ve dünya içinde, insan ve eşya karşısında kendini ayrı bir denemesidir"; dolayısıyla ilk bakışta somut olmasa bile soyut olarak sezilebilen bir "yaşam karşısında sorumluluk" duygusunu yitirmez. Şiirlerinde, kapalılık, dize yapısında görülür; şiirin bütünüyse, ozandan okura ulaşabilen kendine özgü anlam özelliğini hiç yitirmez.
Cemal Süreya’nın genellikle aşk konusunu işlediği söylenebilir. Bu aşk somut bir aşktır; geniş ölçüde cinselliğe (erotizme) dayanır; platonik aşk söylemini şiirden dışlar. Ama Göçebe (1965) ve Beni Öp Sonra Doğur Beni (1973) adlı kitaplarında, ozan bu genel konunun yanı sıra, yaşamın belirleyici ayrıntılarım da şiirine sokar. İlk kitabı Üvercinka’ da (1958) aşk konulu şiirler çoğunluktadır. Bu şiirlerdeki sevgili görüntüsü, Divan edebiyatındaki gibi "mazmunlar"a (Divan edebiyatında bazı kavramları dolaylı biçimde anlatmak amacıyla kullanılan nükteli ve sanatlı söz) değil imgelere dayanır.’Aşağı yukarı bütün şiirlerinde şiir yapısına yayılan bir lirizm egemendir. O zamanın duyarlığından kaynaklanan bu lirizm, zaman zaman bir zekâ oyunundan doğduğu sanısı uyandırır.
Cemal Süreya’nın şiirlerinde, konuşma diline özgü tümce yapısının bütün özellikleri gözlenir. Bu bakımdan, bazı İkinci Yeni ozanları gibi dilde biçim bozmalarına yönelmez; dolayısıyla en kapalı şiirlerinde bile, okuru şiirden uzaklaştırmaz. Öte yandan, alışılmamış imgelerin yaratılması için kullanılacak sözcüklerin, gerek imgeyi en iyi canlandıracak, gerek bütün şiirlerine egemen olan dilsel müzikselliği sağlayacak sözcüklerden seçilmiş olması, ozanın aynı zamanda da titiz bir dil işçisi olduğunu gösterir. Bu bakımdan, Cemal Süreya’nın şiirinin, gelişigüzel bir duyarlığın ürünü olmaktan çok, duyarlığın ve lirizmin arkasındaki bir zekânın ürünü olduğu söylenebilir. Şiirlerinin yanı sıra, edebiyat üstüne deneme ve eleştirileriyle de tanınan Cemal Süreya, düzyazı tekniğinde de konusunu iyi bilen, Türkçeyi ustalıkla kullanan bir düşünce adamıdır.
Kitapları: Şiir: Üvercinka (1958; Yeditepe Şiir Armağanı), Göçebe (1965; 1966 TDK Şiir Ödülü), Beni Öp Sonra Doğur Beni (1973), Sevda Sözleri (Uçurumda Açan ile birlikte toplu şiirleri: 1984), Sıcak Nal ve Güz Bitigi (1988; Behçet Necatigil Şiir Ödülü), Sevda Sözleri (bütün şiirleri: 1990, ö.s; YKY 1995). Düzyazı: Şapkam Dolu Çiçekle (1976), Günübirlik (1982), Onüç Günün Mektupları (1990, ö.s.; YKY 1998), 99 Yüz (1991; YKY 2004), 999. Gün / Üstü Kalsın (1991), Folklor Şiire Düşman (1992), Uzat Saçlarını Frigya (Günübirlik’in yeni basımı: 1992), Aydınlık Yazıları / Paçal (1992), Oluşum’da Cemal Süreya (1992), Papirüs’ten Başyazılar (1992), Günler (999. Gün’ün genişletilmiş basımı: YKY 1996), Güvercin Curnatası (Cemal Süreya ile konuşmalar: haz. Nursel Duruel, YKY 1997; genişletilmiş basımı: YKY, 2002), Toplu Yazılar I: Şapkam Dolu Çiçekle ve Şiir Üzerine Yazılar (YKY 2000). Cemal Süreya iki antoloji (Mülkiyeli Şairler ve 100 Aşk Şiiri) hazırladı; Simone de Beauvoir’dan Sade’ı Yakmalı mı? (1966; YKY 1997), Gustave Flaubert’den Gönül ki Yetişmekte (Duygusal Eğitim) ve Antoine de Saint-Exupéry’den Küçük Prens (Tomris Uyar’la birlikte) başta olmak üzere, pek çok çeviri yaptı. Çeviri şiirleri (Yürek ki Paramparça, haz. Eray Canberk, YKY 1995) ve Çocukça dergisi için yazdığı yazılar (Aritmetik İyi Kuşlar Pekiyi, haz. Necati Güngör, 1993; YKY 1996) derlendi.