AnasayfaSevdiğim Yazılar

DİVAN ŞİİRİ- Behçet Necatigil

DİVAN ŞİİRİ- Behçet Necatigil Divan sözü nedense ürkütüyor bizi. Bu söze karşı alerji var. Aklımıza ters bir çağrışımla ev mobilyası sedi

NAMUSLU EDEBİYATÇI- Yaşar Nabi Nayır
HİKAYECİLİĞİMİZİN BUGÜNKÜ DURUMU- Yaşar Nabi Nayır
SANATÇININ RUH SAYISI- Behçet Necatigil

DİVAN ŞİİRİ- Behçet Necatigil

Divan sözü nedense ürkütüyor bizi. Bu söze karşı alerji var. Aklımıza ters bir çağrışımla ev mobilyası sedir mi geliyor nedir, Divan’ı rahatlık, yan gelip uzanma sanıyoruz. Divanece bir görüş! Divan edebiyatı bir konfor, bir lükstür de Halk edebiyatı sırf yoksulluk, savaş, çatışma mıdır? Divan şiirinden yararlanmayı, ölmüş kelimeleri diriltme diye almıyorum ben. Estetikten, istiften, disiplinden yararlanmak diye alıyorum. Halk edebiyatı, bir yanıyla, birkaç ozanıyla nasıl toplumcu şiire kaynak olabiliyorsa, Divan şiiri de biraz kapalı, biraz soyut şiire öylece destek olur. Halk edebiyatı gibi, Divan edebiyatı da çok fire verdi elbet. Halk edebiyatı döner dolaşır, üç beş ozan¬da son bulur, ama Divan edebiyatında bu sayı üç beş kata çıkar, ben öyle sanıyorum. Fakat şiir ne yana yönelirse yönelsin, geçmişten tam kopamaz. Eski motif ve imgeleri de değerlendirmek, onlarla da beslenmek zorundadır. Kendimize, yani es¬ki yüzümüze gözgü (ayna) olmamız, kendimize özgü olmamızı kolaylaştırır.

KISA ŞİİR, KÜÇÜK ŞİİR

Hikmet vardır ister Halk, ister Divan şiirimizin kısaya, öze düşkünlüğünde. Kaç beyittir gazel, rubai; kaç dörtlük koşma, semai, ilahi, varsağı? Varsak baksak kasidelerde, destanlarda, uzunluklarından ötürü gereksiz kıtıklar, atılmalık safralar görürüz. Şiiri az kelimeyle kurmak, şiirİ korumaktır. Düzyazı uzatmayı gerektirir; düzyazı dahi, şiir yoğunluğuna, şiir özüne, kısaldıkça kavuşmuyor mu? Az sözcük ne sadeliktir, ne özetleme. Nedir? Anlam gücünü, çağrışım boyutlarını, türlü yorum olanaklarını pekiştirme, depo etme çabasıdır. Düzyazı ne de olsa kolaylıktır, ürkütür deniz beyaz; açılırız. Şiir, kısıtlama ve anlatım toparlanmalarında gene de cesur bir açılma oluyor.

ŞİİR OKURU

Tam bilemeyiz kimdir, nerededir bugünkü şiir okuru? Yaklaşılan, benzer havaların birbirini çekmesi, sevdirmesi dışında, ayrı kutup şairlerinin birbirlerine biraz merak, biraz haset, kin ve içerlemeyle şöyle bir bakıp geçmeleri vardır. Bence bir şairin gerçek okuru, şairin uzağında, şairden habersiz, aynı duyarlığı bölüşen kişidir. Şair daha çok, böyle gizli okurların düşünce ve güveniyle güçlenir. Çünkü normal olarak, şair sayısıyla eşit olsa okur sayısı, yatar şairlik Ne güzeldir o atasözü, çok beğenirim: «Keçiyi yardan uçuran bir tutam ottur.» Kendisini belki göremediğimiz, ama kokusunu duyduğumuz için ilerlemeyi göze aldığımız şifalı bitkilerdir şiir okuyucuları.

ÇAĞDAŞLIK

Benim şiirlerim ister Tekke ve Divan şairlerinin imge, kelime atkı ve desenleriyle dokunsun, ister kendi patentimle katıksız benim imalatım olsun, çağdaş, gündeş bir soruna, bir duruma da yaslanır. Çağın, çağdaş insanın, ağırlığını duyduğu baskılardan, acılardan birine yaslanır, ipuçları verir. Kendiliğinden öyledir. Yani şunu diyeceğim: «Yazmanın süresiz ertelenmesi», mesela kendi kişisel hayatımızı, türlü çekinmelerden öt ürü açık, rahat yazamayacağımız anlamına geldiği gibi, kişiselin dışında, geleneksel – töresel, toplumsal w yasal zorunluluklar yüzünden duraklamaları, tutuklukları da kapsar.

Ülkemizde şiir, öbür edebiyat türlerinin yanında değil, önündedir. Günümüzdeki durumuyla da önündedir. Çünkü önce en çok o görülür, o göze batar, o tartışılır, o izlenir. Dikkatler en çok ona çevrilmiş, kulaklar en çok ona verilmiştir. Tehlikeli olabilir; kılçıklısı, dikenlisi zor, fakat özlüdür, değerlidir. Lapa gibi, lokum gibi olanları kolaylıktır, fakat çocuk ellerinde sıvaşır, ele yüze bulaşır, el yüz kirletir.

(Kitaplar Dergisi, Haziran – Temmuz 1973)