AnasayfaSevdiğim Yazılar

ESER VE YAZARI- Yaşar Nabi Nayır

ESER VE YAZARI- Yaşar Nabi Nayır   Bir okurum bana yazdığı mektupta arkadaşlarından birinin kendisine «hayatını öğrenmeden h

BİR GENÇ ŞAİRE MEKTUP- Yaşar Nabi Nayır
ÇANAKKALE SAVAŞINDAN KAHRAMANLIK HİKAYELERİ (Recai KAPUSUZOĞLU)
Aykut Alp Kapusuzoğlu- Yozgat blues ve türk sinemasının taşraya bakışı…

ESER VE YAZARI- Yaşar Nabi Nayır

 

Bir okurum bana yazdığı mektupta arkadaşlarından birinin kendisine «hayatını öğrenmeden hiçbir yazarın kitabını okuma» tavsiyesinde bulunduğunu haber veriyor. Çünkü yazarın yaşayışıyla eseri arasında çok kere çelişmeler oluyormuş, bu yüzden de eserin değeri kalmıyormuş.

 

Bu garip yargı bana bir gün bir arkadaşla yaptığımız tartışmayı hatırlattı. O da buna benzer bir görüş atmıştı ortaya. Yaşayışında ahlak ve şeref telakkimize uymayan hareketler keşfettiğimiz bir yazarın sanat alanında iyi bir eser vermesine imkan olmadığını söylüyordu. «Şu halde, demiştim, yazarını tanımak fırsat ve imkanını bulamadığımız bir eseri nasıl yargılayacağız. Ya da, yazarını tanımadan görüp beğenmiş olduğumuz bir eser için verdiğimiz hükmü sonradan yazarın yaşayışında ilkelerimize uymayan taraflar bulunduğunu öğrenince değiştirmek zorunda mı kalacağız?» Bu kanıt bile arkadaşımın kanısını sarsamamış, o, gene, yazdıklarıyla yaptıkları arasında çelişmeler bulunan bir sanatçının elinden büyük eser çıkamayacağı tezini savunmuştu.

 

Biliyordum, bu kanısı, sanattan çok toplumsal sorunlara önem verişinden ileri geliyordu. Sanatı gerçekten seven bir insanın kendini böyle bir düşünceye kaptırması ve eseri ille yazarının kişiliğine bağlamak gibi bir heves e düşmesi olacak şey değil.

 

Sanat eseri, benim inanışıma göre, bir kere yaratıcısının elinden çıktıktan sonra tamamıyla ayrı ve bağımsız bir hüviyet kazanır; yazarla ilgili hiçbir olay o eser hakkında verdiğimiz hükümde değişiklikler yapmamızı gerektiremez. Hem dikkat ediniz, eser üzerinde hükümlerini vermeden önce yazarının yaşayışını pertavsız altında incelemek isteyenlerin iddiaları hemen hep çağımızın eserlerine bağlı kalır. Geçen yüzyıllarda yaşamış yazarların hareketleri onları aynı’ derecede ilgilendirmez. Çünkü zaman, o yazarların hayatlarındaki iyi ve kötü yanların üzerinden süngerini geçirmiş, maddi benlikleri belleklerden silinip gitmiş, yalnız eserleri ayakta kalmıştır. Oysa aynı eserler, bir zamanlar, çağdaşlarınca sırf yazarların kişiliğindeki hoşa gitmeyen yanlar yüzünden kim bilir ne sert hücumlara uğramış, bugün artık bizim için önemlerini tamamıyla kaybetmiş sebeplerle üzerlerinde kim bilir ne çetin tartışmalar yapılmıştı.

 

Sanat dışı hareketlerini, düşüncelerini, siyasal kanılarını, bu kanılarda sık sık göze çarpan değişmeleri yakından tanıdığımız çağdaş sanatçıların eserleri üzerinde ne kadar tarafsız kalmak istesek de duygularımızın etkisinden kendimizi büsbütün kurtaramayacağımızı kabul ediyorum. Sanat eseri üzerinde kesin yargıyı zamana bırakanların kaygısı da bundan ileri geliyor. Sağduyusuna, tecrübesine, görgü ve bilgisine güvendiğimiz nice eleştirmecinin, bir yazarla aralarında geçen bir çekişmeden sonra, onun eserleri üzerindeki kanılarında birdenbire doksan derecelik dönüşler yaptıklarına çok tanık olmuşuzdur. Aynı eleştirmeci, geçmiş yüzyılların yazarlarıyla böyle sanat dışı hesapları ve uzlaşmazlıkları olamayacağına göre onlara karşı kanılarında daha tarafsız, daha kararlı davranır.

 

Çağının eserlerini inceleyen bir eleştirmecinin türlü meziyetlerinden başka, bir de duygularının etkisi altında kalmamak, mutlak etkisizlik hemen hemen mümkün olmadığına göre hiç değilse pek az kalmak gibi her faniye nasip olmayan bir soğukkanlılığa, sinir sağlamlığına da sahip olması bu yüzden pek gerekli ve adeta şarttır.

 

Sonra siyasal tutku ve coşkuların halk arasına en geniş ölçüde yayıldığı bir çağda, yazarlarının şu ya da bu yanı tutması yüzünden eserlerinin aynı si yasal kanıda olanlarca göklere çıkarıldığı, ters kanıda olanlarca da küçümsendiği her gün tanık olduğumuz hallerdendir. Hele, taraf değiştiren yazarlar hakkında siyasal toplulukların da yargı değiştirmekte gösterdiği acele çağımızın ibretle seyredilen tuhaflıklarından oldu.

 

Bir eseri okumak için, yada okuduktan sonra hakkında yargıya varmak için yazarının kişiliği üzerinde bir dedektif dikkat ve özeniyle durmak isteyenlerin zihniyetine bir türlü akıl erdirememişimdir.

 

Size ne yazarın kişiliğinden? Hem çağdaş yazarın kişiliği üzerinde doğru bir kanıya varmanın kolay bir iş olduğunu mu sanıyorsunuz? Biz, ana baba, karı, koca gibi en yakınlarımızı bile tam ve kusursuz bir

şekilde tanımaktan aciz kalırken nasıl olur da bir sanatçının son derece çapraşık kişiliği üzerinde, yalnız kulağımıza erişen dedikodulara yada gözümüze ilişen bir iki yergi yazısına dayanarak doğru bir kanıya varacağımıza ihtimal verebiliriz.

 

Kanılarımızda yanılmadığımızdan emin olsak bile, o yazarı tanımadan okuduğumuz eserleri üzerindeki görüşümüzü değiştirmenin kendi kendimizi inkar, kendi zevk ve anlayışımıza karşı isyan demek olduğunu nasıl fark etmeyebiliriz?

 

Kişisel hayatında ahlak kurallarını hiçe sayan, türlü kötülükler etmiş bir yazarın halkın ahlak seviyesini yükseltmeye yardım edebilecek güçlü bir eser vermiş olduğunu farz edelim. Hayatiyle eseri arasında çelişme var diye bize yararı dokunabilecek bu kitabı inkar mı edelim, değerli bir çalışmayı bile bile değersiz mi sayalım?

 

Bir yazarın kişiliği, ahlak durumu, yaşayışındaki özellikler, o yazar hakkındaki bir araştırma yazısında göz önünde tutulacak ve eserinin daha iyi anlaşılmasına yardım edecek özellikler olabilir ama, tek tek eserleri ele aldığımız zaman, onlar için yargımızı vermeden önce yazarın kişiliği ile uğraşmamıza bir neden yoktur. Hatta, böyle bir uğraşma bizi asıl yolumuzdan çevirebileceği, yargılarımızın tarafsızlığını bozabileceği için yarardan çok zararı dokunur.

 

Babasının kusurlarından oğlunu sorumlu tutmak ne ise yazarının kişiliğinde beğenmediğimiz taraflardan eseri sorumlu kılmaya kalkışmamız da aşağı yukarı odur.

 

Onun için okuruma tavsiye ederim. Eline geçen eserleri, yazarını hiç düşünmeden, düşünmek gereğini duymadan okusun, yargısını kendi bilinciyle versin. Bir eserde zihnine takılan, aydınlanması gerekli yerler olursa ve bu anlamadığı noktaları aydınlatabileceğini umuyorsa ancak o zaman yazarının kişiliği hakkında bilgi edinmeye çalışsın.