FUZULİ-GAZEL (Benim tek hiç kim…) 1. Benim tek hîç kim zâr ü periş&aci
FUZULİ-GAZEL (Benim tek hiç kim…)
1. Benim tek hîç kim zâr ü perişân olmasın yâ Rab
Esîr-i derd-i aşk u dâğ-ı hicrân olmasın yâ Rab
2. Demâdem cevrlerdir çektiğim bî-rahm bütlerden
Bu kâfirler esiri bir müselmân olmasın yâ Rab
3. Görüp endîşe-i katlimde ol mâhı budur derdim
Ki ol endîşeden ol meh peşîmân olmasın yâ Rab
4. Çıkarmak etseler tenden çekip peykânın ol servin
Çıkan olsun dil-i mecrûh peykân olmasın yâ Rab
5. Cefâ vü cevr ile mu’tâdım anlarsız nolur hâlim
Cefâsına had ü cevrine pâyân olmasın yâ Rab
6. Demen kim adli yok yâ cevri çok her hâl ile olsa
Gönül tahtına andan özge sultân olmasın yâ Rab
7. Fuzûlî buldu genc-i âfiyet meyhâne küncünde
Mübârek mülktür ol mülk vîrân olmasın yâ Rab
AÇIKLAMALAR:
1. Benim tek hîç kim zâr ü perişân olmasın yâ Rab
Esîr-i derd-i aşk u dâğ-ı hicrân olmasın yâ Rab
Ey Allah’ım! Hiç kimse benim gibi aşk acısıyla perişan olmasın, ağlayıp inlemesin. Hiç kimse aşk derdinin esiri olmasın, ayrılık acısıyla yüreği dağlanmasın.
Beyitte zâr, perişan, dağ, hicran ve esir kelimeleriyle bir lale (gelincik) mazmunu yerilmiş; gelinciğin yaprakları incedir, zar gibidir; açar ve bir kaç gün içinde dağılır, perişan olur; ortasındaki siyah tohumlarına dağ-ı lale denir. Dağ, aynı zamanda ateş anlamındadır. Ateş ve gelincik kırmızıdır. Gelinciğin yaprakları dağılınca biri birinden ayrılır, hicranda kalırlar.
Bütün bitkiler esirdir; bir köke bağlıdır ve kımıldamazlar.
Fuzuli, beyitte, kimse benim gibi olmasın derken, başkaları da bu duruma düşmesin, bu ıstırabı çekmesin, diyor. Fakat, aynı zamanda bu işte tek, yalnız kalmasını ve rakibi olmamasını da istiyor. “Tek” kelimesi tevriyeli kullanılmış.
2. Demâdem cevrlerdir çektiğim bî-rahm bütlerden
Bu kâfirler esiri bir müselmân olmasın yâ Rab
Bu merhametsiz ve put gibi güzellerden devamlı eziyet çekiyorum. Ey Allah’ım hiçbir Müslüman bu kafirlerin aşkının esiri olmasın.
Dinle ilgili büt – bi-rahm – kafir – müselman – Rab kelimeleri tenasüblüdür (Müraat-ı nazir)..
Müslüman ve kafir kelimeleri tezatlı olarak bir araya getirilmiş. Müselman: Müslüman ve selamete ermiş, kurtulmuş.
Kafir: Küfr sahibi, müşrik, Müslüman olmayan. Küfre düşenler dalalette, karanlıktadırlar.
Kafir, kara anlamında kullanılır. Edebiyatta saçın vasıflarından biridir.
Ayrıca beyitte kafir ve Müselman kelimeleri tevriyeli (iki anlamlı) kullanılmış. Bu durumda ikinci mısra'ın iki anlamı oluyor:
a. Tanrım, bu merhametsiz, kafire benzeyen güzellerin esiri bir Müslüman olmasın; Bir Müslümanın bir güzelin eline esir düşmesi çok kötü bir durumdur. Şehadet daima esarete tercih edilir.
b. Tanrım, bu kara saçın esiri, selamette olan, yani aşkı ve aşk ıstırabını bilmeyen bir kimse olmasın.
Saç, aynı zamanda zincire benzetilir. Esirler zincire vurulur. Kafir ve esir kelimeleri bu bakımdan ilgilidir.
Büt (put) : tahta ve taştan yapılır yahut resimdir. Cansızdır. Bu yüzden merhameti olamaz, Taş yüreklidir. Put gibi, resim gibi güzel sevgiliye de büt denir. Merhametsiz güzeller kan dökücüdür:
3. Görüp endîşe-i katlimde ol mâhı budur derdim
Ki ol endîşeden ol meh peşîmân olmasın yâ Rab
O ay yüzlü güzelin beni öldürmeye niyetlendiğini görüyorum Ey Allah’ım, o güzel bu düşüncesinden pişman olmasın, beni öldürmekten vazgeçmesin. Benim tek derdim budur.
Endişe; düşünce, fikir demektir. Korku, üzüntü anlamları sonradan kullanılmağa başlamıştır.
Fuzuli, ıstırabı seven bir şairdir. Sevgilinin cefalarından memnundur. Kendisini öldürmek istese bile buna razıdır. Çünkü sevgilinin cefası, aşıkını öldürmek istemesi, yine ilgisini gösterir.